SUSARAK KONUŞMAK
Bir ömrüm başlamadan bittiği, kaderinin tam tersi yazıldığı gençlikteyken yaşım, senin gurbetine atıldım. Neydim ne oldum ve ne olacağım derken şaşkınca hayata bakarak senin bilmediğin senin gurbetine düştüm işte. Yılların bitiremediği diye söylerler ya, işte o yıllar düştüm her sensiz yürüyüşümde…
Gelişim yokken sana gidişimi de bulamadım vücuduma iliştirilen canın sahibi yaradandan. Onlarca kimliğin arasında sıkışan ellerim bir senin ellerini nasip bulamadı. Varı kucaklarken tenim bedenim, yokların koynunda kana bulandı bedensiz kimliğim durmadan. Tenimi silen olmadı yaralarımdan.
Acı olgunlaştırır dedim hep ama beyazlarım oldun onlarca kez yolduğum. Kendime göstermekten korktuğum beyazlarım. Siyahlarıma ise beni olgunlaştıran acılarım cevap verdi. Bense sadece sustum. Konuşmayı unuttum gurbetinde. Cennet yüzlü gülüşünde kendi adımı unuttum. Sesim her sesine dokunduğunda siyah beyaz notalarımı unuttum. Yazdıklarımı çizdiklerimi bir ben olduğunu unuttum. Yıllar ve tenim yaşlandıkça yaşlandı, kemale erdi eski lügatın ruhuyla. Yaşlanmamış tek bir şey kaldı hayatımda, o da senin gurbetin. Ben yoruldukça ben yıkıldıkça ben düştükçe o daha da gençleşti daha da güçlendi.. Yaralarıma kabuk oldu sana gitmeyen yollarım. Her adım attığımda umut oldu derdimi ölümden öteye götürmeye… İsim bulamadım bize, gülüşünde onlarca kez öldüğüm, kara gözlerinde binlerce kez yeniden doğduğum bağım. Adını soyadını bilmediğim memleketi yüreği olan sırrım. Bir ad bulamadım sana gelen yolumu anlatan, bir söz bulamadım bu düğüme özgürlük verecek. Ve bir sen bir ben daha bulamadım onca zaman susarak konuşacak….
- TARİH : 30.08.2013
- YER : İSTANBUL
- KATEGORİ : MEKTUPLAR